TDOF CLAN FORUMU
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

TDOF CLAN FORUMU

TDOF CLAN JKA
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 The Civil War (İç Savaş) Yazar: SilvaN

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
§hadeR
Forum Member
Forum Member



Klan : asylum
Mesaj Sayısı : 34

The Civil War (İç Savaş)      Yazar: SilvaN Empty
MesajKonu: The Civil War (İç Savaş) Yazar: SilvaN   The Civil War (İç Savaş)      Yazar: SilvaN Icon_minitimePerş. Tem. 23, 2009 9:50 am

GİRİŞ

Karanlık zamanlar geride kalmıştı. Sith , kendi imparatorluğunu kurma hayalinden çok uzaktaydı artık. Jedi’lar onlarca yıl süren bir savaş sonucunda Darth Yigidus’un ordusunu ortadan kaldırmıştı. Seçtiği çırakları bir bir ölmüş, bu da Sith’in öfkesini her defasında daha çok ateşlendirmişti.Jedilar bu savaşa ‘Sonuncu Savaş’ ismini veriyorlardı. Yani galaksiye barış ve huzuru artık getireceklerine körü körüne inançlıydılar.

Senatoda Sonuncu Savaş süresince Jedilar’a destek olacak bir Droid Ordusu kurulması düşüncesi yaygındı. Fakat Jedi Konseyi bu durumdan rahatsızlık duymuştu. Bu yüzden senatoyu bir süreliğine de olsaisteğinden alıkoymayı başardı.

Her cephede yenilgiye uğrayan Yigidus , sonunda bütün destekçilerini kaybetti. Nova kristallerinin bolca bulunduğu Mygeeto gezegeninde saklandı. Sith’in kaçışıyla Cumhuriyet kısa bir zafer dönemi yaşadı. Senatoya göre artık savaş bitmişti. Özlenen barış gelmişti geriye. Fakat Jedi tarafında huzursuzluk bitmedi. Sith’in güçlenip bir gün tekrar geleceği düşüncesinden asla kurtulamazlardı ki bu da zaten olacak bir şeydi. Bu durumdan dolayı konsey savaşın bitişinden itibaren Sith’i aramaya başladı. Elbette onu galaksinin her bir köşesini tek tek arayarak bulmak imkansızdı. Jedi Ustaları güce yoğunlaştılar , birkaç yıl alan uzun araştırmalar sonucunda beklenen sonuç alındı. Sith Mygeeto‘daydı. Peki onunla yüzleşmeye kim gidecekti? Konseyin kararı Sith’in yerini de sezen Seer Usta Silvan’dan başkası olamazdı. Usta Jedi , yanına Jedi şövalyeleri Silla ve Raltharan’ı da alarak yola çıktı…

BÖLÜM I : SONUNCU SITH

Nihayet atmosfere girmişlerdi…
“Uzun bir yolculuktu...” dedi Raltharan derin bir iç çekerek. Usta Silvan yol boyunca konuşmamıştı. Raltharan onun konuşmayı sevdiğini çok iyi bilirdi. Ama bugünkü garipliği Sith ile karşılaşacak olma duygusunun verdiği heyecan olsa gerek diye düşünüp üstelemedi. Genelde Silla ile sohbet ettiler.

Raltharan yüzünün yarıya yakınını kaplayan kocaman yuvarlak gözleri , pullu yeşil derisi , antenden farksız kulakları ve küçücük ağzı ile tipik bir Rodian idi. Hiç Rodian görmemiş biri muhtemelen onu evrim geçirmiş bir kurbağa olarak tanımlardı. Fakat bu gülünç görüntüsünün ardında cesur ve bilge bir Jedi Şövalyesi yatıyordu. “Daha önce hiç buraya geldin mi?” diye sordu Silla’ya usulca. “Hayır , o yüzden biraz heyecanlıyım…” Silla’nın sesi her zaman olduğu gibi yüksekti.

Öyle ki, meditasyona dalan Silvan gözlerini açtı.Arkasını dönerek, “Sakin olmalısın Silla. Heyecan korku , korku öfke , öfke de karanlık taraftır.” Diye uyardı genç şövalyeyi. Yol boyunca ilk kez konuşmuştu. Sözlerine devam etti: “İnişe geçiyoruz değil mi ? Vakit geldi. Bu şimdiye kadarki sınavlarınızın en zorlusu olacak…”

Raltharan ve Silla dört kişilik senato gemisini koordinatlarda belirtilen alana indirdi. Üç Jedi kendilerini Mygeeto’nun sert iklimine bıraktılar. Dışarısı gerçekten soğuktu. Ama Jedilar’ın üşümekten daha önemli şeyleri vardı yapmak için. Çok daha önemli…

Yarım saat kadar bir kanyonda yürüdüler. Sonunda eski , yarı yıkık ve yüzyıllardır işlemediği her halinden belli olan bir robot fabrikası çıktı karşılarına. “İşte geldik…” dedi Usta Silvan. Bir yandan da elini cebine götürmüş , ışın kılıcını kavramıştı. Bunu gören şövalyeler de hemen kılıçlarına davrandılar. Usta Silvan eski sarı ışın kılıcını ‘Sonuncu Savaş’ sırasında Yigidus’un çırağı Anmorg ile savaşırken yitirmişti. Yeni mor kılıcının kabzası da eskininiyle benzeşiyordu. Fabrikanın devasa kapısından içeri girdiler. İçerisi çok karanlıktı. Silvan’ın elinde sımsıkı tuttuğu ışın kılıcından mor bir ışık huzmesi belirdi. Arkasından Silla ve Raltharan da kendi yeşil kılıçlarını aktive ettiler.

“ Sezgilerim onun bu fabrikada olduğu yönünde…” dedi Silvan çok alçak bir sesle. Şövalyeler başlarıyla onay verdiler. Jedilar emin adımlarla ilerlerken birkaç rutubetli koridoru aşıp uçsuz bucaksız bir salona vardılar. Salonun orta kısmında yılların paslandırdığı dev makineler mevcuttu. Ortalıkta bir yaşam belirtisi gözükmüyor gibiydi. Ama Usta Silvan aniden kararlı bir şekilde ileri atıldı. Silla ve Raltharan şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Sonra ustalarının peşinden yola koyuldular. Silvan dev makineleri geride bırakarak dolambaçlı yollardan hızla ilerliyordu. Oysa salon öyle büyüktü ki , yıllarca burada çalışan bir işçi bile gideceği yere bu kadar emin adımlarla ulaşamazdı.

Sonunda salonu sonlandıran bir kapıyı geçtiler , bu sefer karşılaştıkları koridorlar öncekilerden daha dar ve karanlıktı. En sonunda bir asansöre ulaştılar. Usta Silvan asansörün içine girince Silla artık dayanamadı. “Usta Silvan , bu asansörün çalışacağını düşünmüyorsunuz değil mi ?” Silvan kıkırdadı. “Elbette , siz sadece beni izleyin.”

Bir anda ortadan kayboldu. Silvan , kadınlığından beklenmeyen bir atiklikle asansör boşluğunun bir o yanına bir bu yanına tutunarak zıplaya zıplaya yükselmeye başladı. Şövalyeler de aynı yöntemle ustalarının peşinden gittiler. Yaklaşık üç dört devasa katı geçtikten sonra kendilerini bir girişten içeri attılar. Bu sefer karşılarında ilkinde çok daha küçük bir salon vardı. Ama asıl önemli fark bu değildi…

Salonun karşı duvarının kıyısında iri cüsseli bir siluet salonu kaplayan dev pencerelerin birinden fırtınayı seyrediyordu. Kısa süreli bir sessizlikten sonra siluet sanki onları bekliyormuş gibi arkasını döndü,
“Hoş geldin , Usta Silvan… Ve genç şövalyeleri…”
“Galaktik Cumhuriyet yasalarınca tutuklusun. Şimdi ışın kılıcını bize ver ve teslim ol Yigidus…” diye karşılık verdi Silvan , sesi yüksek ve kararlıydı.-Sith’in teslim olmayacağından adı gibi emindi.-
“Size teslim olacak olsaydım kendi ayaklarımla gelirdim emin olunuz…” Dalga geçercesine bir hava takınmıştı. “Eğer ki macera arıyorsanız. Bende bir katkıda bulunayım…” Sith inanılmaz bir hızla kan kırmızısı ışın kılıcını aktive etti. Hemen arkasından da Jedilar.

“Hiaaa!” Silvan zıplayarak ileri atıldı. Jedi ustası ve Sith lordunun kılıçları havada çarpıştı. Sith şövalyelerin yanına , Silvan da sith’in az önce durduğu noktaya indi. Yigidus gerçeküstü bir hızla şövalyelerle düelloya tutuştu.Yaklaşık birkaç saniye süren karmaşadan sonra Sith Silvan’ın yakınına bir takla atarak , güç ile tavandaki taşları şövalyelerin üzerine düşürdü. Bu fırsat ile Sith Silvan’a yöneldi. İki güç kullanıcısı tüm enerjileriyle savaşmaya başladı.

Yigidus zorlu düello mekanlarını severdi. Silvan da bunu çok iyi biliyordu. Bu yüzden bu salondan çıkmaya pek niyetli değildi. Ama Sith planı altüst ederek salonun dev camlarından birini ışınkılıcıyla tuz buz etti. Fırtınanın soğuğu ve gürültüsü bütün odayı doldurmuştu. Birkaç kılıç hareketinin ardından Yigidus camdan atlayarak alttaki çatıya indi. Silvan da peşinden.

Bu sırada Raltharan ve Silla enkazdan kurtuldular. Salonun boş olması bir anlık şaşkınlık yartırken , kırık pencere ve içeri giren fırtına havasını hissedince koşarak aşağı atladılar.Uzakta Sith lordu ve Silvan çatının tehlikeli bir bölümünde savaşıyordu.Tam varmışlardı ki Yigidus bir anda elini Silvan’a doğrultup , üzerine yıldırım gönderdi.Silvan kılıcıyla kendini savunmaya vakit bulamadan yıldırımın etkisiyle çatıdan yuvarlandı ve aşağı düştü.Yigidus zafer edasıyla sırıtarak:
“Ustanız kendi sonunu getirdi. Şimdi sıra sizde zavallılar…”

Raltharan hızla zıplayarak Sith’e dümdüz bir vuruşa geçti. Fakat düşmanı ondan çok daha hızlıydı. Güç ile Raltharan’ı iterek onu da çatıdan aşağı gönderdi. Silla adeta şok olmuştu.

“Bu… Bu yaptığını ödeyeceksin!” diyebildi.Ardından hızla Sith’e doğru koştu. Kılıçlar kesişti. Sith’in gücü karşısında direnmeye çalışan Jedi birkaç saniye içinde kılıcını elinden düşürdü… Dizleri üstüne düştü. Şimdi boğazına bir santim ötede kan kırmızısı ışın kılıcı duruyordu…

Silvan kendine geliyordu. Gözlerini yavaşça aralayarak etrafa bakındı. Başlangıçta hiçbir şey göremedi. Fakat nesneler belirginleştikçe tüm olanları hatırlamıştı. Acele etmeliydi. “Umarım çok geç olmamıştır…” dedi kendi kendine. Fabrikanın çatısına bir tavşan edasıyla zıplayıverdi. Aşağı düştüğü noktaya ulaştı , fakat kimseyi göremedi. Tipi öyle hızlanmıştı ki , birkaç metreden ötesini görmek bile çok zordu. Kılıcını açıp , sezgilerinin yardımıyla emin adımlarla ilerledi. Mırıltılar duymaya başladı. Kaynağa yaklaştıkça bu mırıltılar Yigidus’un kısık sesine dönüştü.
“Bundan böle benim çırağımsın…”
“Emrinizdeyim Lordum..”

Silvan hayatında hiç bu kadar şaşırmamıştı. Tam anlamıyla ağzı açık kalmış bir halde ikiliyi seyrediyordu.

Raltharan yavaşça düştüğü yerden doğruldu. Sırtında batıcı bir ağrı vardı. Ağrı öyle keskindi ki , eğer Sith ile tekrar karşılaşırsa öleceğini düşünmeye başladı. Arkasını döndüğünde irkildi. Ondan sadece konuşma mesafesi kadar uzakta kırmızı renkli egzotik bir Twi’lek dişisi duruyordu. Zayıf yapısı onu çelimsiz gösteriyor , fakat belindeki ışın kılıcı bu tezi çürütüyordu. Görüşü tamamen netleşince Raltharan Twi’lek’in suratına dikkatle baktı. Bu eski Jedi şövalyesi Sion’dan başkası değildi!

Sion yıllar önce bir Jedi şövalyesi iken (Raltharan ile sıkı bir dostlukları vardı) , güçlü Dark Jedi klanlarından Black Sun’a karşı çıktığı görevde ortadan kaybolmuş ve daha sonra bu örgütün bir üyesi olarak tekrar ortaya çıkmıştı. Şu anki durumda , Raltharan’ın Sion’u tutuklaması gerekiyordu.
“Merhaba , eski dostum…” dedi Sion. Sesinde mahcup bir hava vardı.

Raltharan’ın yüz şekli onu her zaman şaşkın gösterirdi. Fakat bu sefer şaşkınlığı sesinden son derece net bir şekilde belli oluyordu: “Sen… Burada ne işin var senin?”
“Seni bu şekilde şaşırtmak istemezdim. Bana çok kızgınsın , biliyorum. Ama benimde kendimce haklı sebeplerim vardı…”
“Beni ilgilendirmiyor. Benim soruma cevap ver?!”
“Uzun süredir burada Black Sun’dan saklanıyordum. Geldiğini sezdim.”
“Saklanıyor muydun?”
“Evet , örgütten ayrıldım , daha doğrusu kaçtım. Jedi günlerimi düşündüm , anılarıma ihanet edemezdim. Bir daha…” Raltharan sözünü kesti: “Bunları konuşmanın şimdi sırası değil , Usta Silvan ve Silla tehlikede. Onlara yardım etmeliyim.” Dedi bir yandan sırtını sıvazlayarak. “Onlar da mı burada?” Ama Raltharan çoktan fabrikanın çatısına tırmanmıştı. Hızla çatının en üst platformuna çıktı. Karşısında Lord Yigidus ve Silla duruyordu. Bir an afalladı. Yigidus sırıtıyor , Silla’da sert bir şekilde Raltharan’ın gözlerinin içine bakıyordu. “Silla…” diyebildi Rodian. Bu sözün hemen arkasından Sith’in kısık sesi duyuldu: “Öldür onu…”

Raltharan hemen kılıcını açtı , çünkü Silla çoktan harekete geçmişti. Yüzüne büyük bir öfke hakimdi. Raltharan aceleyle:
“Ne yapıyorsun sen! Ustalarımızın öğretilerini ne çabuk unuttun!”
“O ustalarımızdan biri az önce Sith’e yenik düştü! Gerçek güç karanlık tarafta!”
“Biri ‘yenik düştü’ mü dedi?” Sith lordunun arkasında, tipinin içinden Silvan belirdi. “Fakat yenik düşen biri var ve o da sensin genç şövalye. Karanlık tarafa bu kadar çabuk teslim olacağını tahmin etmezdim…” eski padawanının ona yaşattığı hayal kırıklığı sesine yansıyordu. Lord Yigidus ışın kılıcını aktive etti:
“Kimin yenik düştüğünü birlikte göreceğiz…”

Yigidus ve Silvan ile Raltharan ve Silla arasında eşzamanlı bir düello başladı. Silla öfkesini tüm gücüyle Raltharan’ın üstüne kusuyordu. İki şövalye çatının bittiği kenara ulaştılar. Raltharan hızla köşeye sıkışıyordu. Bunu sezen Silvan ona yardım etmek istediyse de , tüm konsantrasyonunu Sith lorduna toplamaktan başka seçeneği yoktu. Raltharan’ın bir adım arkası artık boşluktu. Birkaç defansif kılıç hamlesi yaptı. Fakat Silla’nın son ve keskin vuruşu , şövalyeyi ortadan ikiye böldü.

Silvan kalbinin derinliklerinde bir acı hissetti. Bu sırada yaptığı ufak bir hata kılıcını düşürmesine neden oldu. Aynı anda Silla da kılıcını yere attı. Sith Silvan’a karşı aldığı galibiyetin sevinciyle gülerken bu görüntü yüzünü ciddileştirdi. Arkasını dönüp Silla’ya baktı: “Neler oluyor?” Dostunun ortadan ikiye ayrılışı Silla’yı derinden etkilemişti. Genç şövalye öfkesinin kurbanı olmuş ve nefret ettiği şeye dönüşmüştü. Bunun farkına çok geç olmadan vardığı için kendini şanslı , ama çaresiz hissediyordu. En azından daha fazla kan dökmeyeceği için mutluydu. Ağlıyordu. Yumruğunu hızla yere vurdu. Bu kadar zayıf olamazdı. Sith’e nasıl da inanmıştı? İradesini nasıl kaybetmişti? Birlikte sayısız göreve çıktığı dostunun katili NASIL olmuştu? O an Sith’e karşı duyduğu nefret paha biçilemezdi. Bu düşünceler onu kısa bir şoka uğrattı , gözlerini Raltharan’ın cansız ve iki parça olan bedenine dikmişti. Hareketsiz , öylece duruyordu.

Yigidus gözlerini tekrar Silvan’a çevirdi. Önce onun işini bitirmeliydi. Kılıcını havaya kaldırdı… Fakat aniden karanlığın içinden Sith’inkini çağrıştıran , kırmızı ışın kılıçlı biri belirdi. Hızla Sith’in üstüne uçtu. Silvan’a kılıcını indirmekte olan Yigidus’un başı vücudundan ayrıldı…

Işın kılıcını düştüğü yerden alan Silvan şaşkınlıkla Twi’lek dişisine baktı. “Sion!” diye haykırdı hayretler içinde. Nefes nefese kalan Twi’lek ışın kılıcını usulca cebine koydu.

“Bunu yapmalıydım. Kendimi hem size ,(cansız bedenine bakarak) hem Raltharan’a , hem de tüm Jedi birliğine karşı sorumlu hissettim. Görevimi tamamladım. Şimdi huzur içinde gücü bırakabilirim.” Dedi sessizce. Işın kılıcını tüm gücüyle fırlattı.

Silvan hiçbir şey söylemedi. Önce ölü Sith lorduna , ardından hala donakalmış bir şekilde öldürdüğü arkadaşına bakan Silla’ya baktı. Sonra tekrar Sion’a döndü:
“Bu senin için de en iyisi olur. Güce olan tutkunu ve bunu kontrol edemediğini biliyoruz. Yolun açık olsun…”

Bu bir veda konuşmasıydı. Sion , Usta Silvan’ın onu hiç affetmeyeceğine emindi. Ama Silvan için onun kendisini affedebilmesi daha değerliydi.

“Pekala Usta Silvan. Güç sizinle olsun.” Diyerek uzaklaştı.
Şimdi sadece Silvan ve Silla kalmıştı. Silla aniden ayağa kalktı. Hıçkırarak: “Ben … ben kendimi asla affedemem. O yüzden kendime en ağır cezayı vereceğim… Elveda Usta Silvan.” Dedi ve birkaç adım ilerisindeki uçuruma doğru yürümeye başladı.
“Hayır Silla , bunu yapma..”
Çok geçti… Silla bedenini boşluğa bıraktı…

Devam Edecek...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
The Civil War (İç Savaş) Yazar: SilvaN
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Anzati'nin Konuğu Yazar: RevaN
» Unutulmayan Sözler Yazar: RevaN
» Raziel'İn Hayatı Yazar: RazieL

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
TDOF CLAN FORUMU :: Genel :: Fan Art-
Buraya geçin: